Dershanelerin eğitim sisteminin dışına çıkarılması ve dönüştürülmesinin dershane ihtiyacını ortadan kaldırmayacağını belirten Uluçay, "Dershanelerin kapatılması büyük bir kargaşaya neden olacaktır. Biz dün ‘günah keçisi’ yapılıyoruz diyorduk ama bu gün dershanelere yönelik hukuk dışı yok etme çabalarına ve çalışmalarına koyacak bir ad, bir tanımlama bulamıyoruz." dedi.

14 Mart 2014 tarihinde yürürlüğe giren ve dershanelerin kapatılmasını ön gören 6528 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesini isteyen Uluçay, bu istekte bulunmalarının nedenlerini ise şöyle sıraladı: "Teşebbüs hürriyeti anayasa ile güvence altına alınmıştır. Öyle ki öğrencilerin konunla kurulmuş eğitim desteği aldığı yerleri kapatmak eğitim alma özgürlüğünü kısıtlamaktır. Ek eğitim alma özgürlüğü engellenemez. Öyle ki, eksik ve noksan tamamlamak isteyen üniversite hazırlık öğrencilerinin bu hakkı elinden alınamaz İngilizce ve bilgisayar kursları gibi. Dershaneler zorunlu değildir. İhtiyaç duyulduğu için tercih edilmektedir ve tüm dünya ülkelerinde de bulunmaktadır ABD, Japonya, İngiltere gibi. Şu ana kadar dünyada kanunla kapatılmış dershane örneği sadece 1980 yılında Güney Kore de yaşanmıştır. Ancak kaçak bürolar artınca tekrar kanunla izin verilmiştir. Sonuç olarak Dershaneler kapatılırsa kaçak büro sayısı artar. Kurumlarda 100 bin civarında çalışan var. Bu çalışanlardan 6. yılını dolduran öğretmenler mülakatla seçileceklere hak tanıyacaklar. Atanamayan öğretmenler bu durumda mağdur edilecektir. Çalışan diğer 20 bin personel ise işsiz kalacaktır. Kampanyasıyla marka değeri oluşmuş kurumların 1 milyar liralık yatırımı devlet tarafından yok sayılmaktadır."

Uluçay, uluslararası hukuk süreçlerine başvurmaya gerek kalmadan iç hukuk yollarının sonuna kadar kullanacaklarını da sözlerine ekledi.